Gazeteciler, yazarlar ve toplumun birçok kesimi muhalif duruşları ve açıklamaları nedeniyle iktidarın hedefinde. Gözaltılar, tutuklamalar art arda geliyor. Ancak iktidara yakın kesimler tarafından yazılanlara ya da söylenenlere ilişkin herhangi bir adımın atılmaması dikkat çekiyor. Söz konusu çifte standardı hukukçu ve siyaset bilimcilere sorduk.
Siyaset bilimci Prof. Dr. Cangül Örnek, Türkiye’de yargının bir kontrol mekanizmasından çok, baskı aracı olarak kullanıldığını ifade ederek iktidarın “yargı eliyle susturma politikası” uyguladığını ancak bunun sistemli olmaktan ziyade keyfi bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.
Bu keyfiyetin, öngörülemezlik yaratarak daha baskıcı sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Örnek, iktidarın bazı alanlarda ise daha planlı hareket ettiğine dikkat çekti.
‘TARAFSIZLIĞI ZEDELER’
Avukat Cihan Arık, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 216. maddesi kapsamında yapılan gözaltı ve tutuklamaların hukuki tartışmalara yol açtığını belirterek bu maddenin ifade özgürlüğünü kısıtlamak için bir araç olarak kullanıldığı yönünde ciddi endişeler bulunduğunu söyledi.
Arık, “Eğer belirli bir kesim, özellikle iktidara yakın kişiler suç teşkil eden benzer eylemleri gerçekleştirirken yargılanmıyorsa, ancak muhalif görüşler nedeniyle hızlı ve sert işlemler yapılıyorsa, bu hukukun tarafsızlığını ve bağımsızlığını zedeler” ifadelerini kullandı.
More Stories
Ekvador’da annesi öldürülen bebek yolda emeklerden bulundu
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan turizmcilere uyarı: “Her yıl daha çok turist ağırlayıp güvenliğe daha az yatırım yapamazsınız”
Gezi Parkı soruşturmasında RTÜK’ten dönemin medya kayıtları talep edildi