Doğumla vatandaşlık, aşılar, FIFA…

Bu hafta ABD’de sağlıktan spora, dış politikadan gıdaya yoğun bir gündem vardı.

Trump’ın yürütme gücünün geniş kullanımına ilişkin büyük sınavlar ABD Yüksek Mahkemesinin önünde birikti. En merak edileni doğuştan vatandaşlık hakkına dair düzenlemeyle ilgili olan. Bu hafta bu konuda önemli bir gelişme yaşandı.

Güncel olarak, Anayasa mahkemesinden gümrük tarifeleri yetkisine dair bir karar bekleniyor.

Ayrıca yargıçlar, başkanın Federal Rezerv dahil olmak üzere yürütme organı kurumlarındaki üst düzey yetkilileri görevden alma yetkisini de önümüzdeki aylarda değerlendirecek.
5 Aralık’ta Yüksek Mahkeme, Trump’ın ABD’de doğan bazı çocuklar için doğuştan vatandaşlığı sona erdirmesine izin verebilecek bir temyiz başvurusunu görüşeceğini açıkladı.

Yüksek Mahkeme, ABD’de doğan hemen hemen herkes için otomatik doğuştan vatandaşlığı geri çekme planının hukuka uygunluğunu incelemeyi kabul etti.

Hükümetin hukuki argümanı, anayasada geçen “jurisdiction thereof” (“bu yargı yetkisine tabi olanlar”) ifadesi uzerinden ilerliyor.

Hükümet bu ifadenin yalnızca ABD’de bulunan değil, aynı zamanda ABD’ye bağlılık taşıyan çocuklara vatandaşlık verdiğini savunuyor.

Sadece ABD yasalarına tabi olmak, ki hüküm geleneksel olarak böyle yorumlanmakta, hükümetin anayasayı yorumlamasına göre yeterli değil.

Trump’ın başkanlık kararnamesi, “maddenin orijinal anlamını uygulama, geri kazandırma” girişimi olarak tanımlanıyor.

Davaya , ACLU de davacılar uzerinden dahil oldu.

Yani davanın bir tarafından bu kararnameden etkilendikleri iddiasıyla ACLU tarafından temsil edilen bireysel davacılar var.

Takma ad kullanan davacılar arasında bu kararnameden etkilenecek iki bebek de bulunuyor.

ACLU avukatları mahkeme belgelerinde Trump’ın kararnamesinin “anayasal metne, bu mahkemenin içtihatlarına, Kongre’nin direktiflerine, uzun süredir devam eden icra organı uygulamalarına, akademik görüş birliğine ve ülkemizin 100 yılı aşkın yerleşik pratiğine açıkça aykırı olduğunu” yazdı.

Avukatlar ayrıca, 1898 tarihli ABD hükümeti karşısında Wong Kim Ark kararına işaret ediyor.

Bu kararda Yüksek Mahkeme, Çinli ebeveynlerden San Francisco’da doğan bir adamın ABD vatandaşı olduğuna hükmetmişti.

20 Ocak’ta, yani Trump’ın göreve başladığı gün duyurulan yeni politika, ülke genelinde alt mahkemelerde kaybederek ilerledi.

Mahkemeler politikayı hukuka aykırı buldu ve bu nedenle uygulamaya konulamadı.

Trump yönetimi, bireysel hâkimlerin planı ülke çapında engelleme yetkisi olmadığı yönündeki argümanı kazanarak Yüksek Mahkeme müdahalesi elde etti. Yani usulden bir itirazla anayasa mahkemesinin önüne gelmeyi başardılar.

Ancak bu karar, başkanlık kararnamesinin hukuki esasına değinmemişti.

Mahkeme Washington, Arizona, Illinois ve Oregon eyaletlerinin açtığı ayrı bir dava hakkındaysa işlem yapmadı.

Yüksek Mahkeme, bu yıl Trump yönetiminin açtığı davalarda genel olarak yönetimin lehine kararlar verdi; ancak pek çok hukukçu, doğuştan vatandaşlık konusunda yaşanacak çatışmanın istisna olabileceğini düşünüyor.

Trump yönetimi yürütme gücünü sonuna kadar kullanıyor. Kongrede de destek buldu taki Epstein dosyasını açma konusuna kadar.

Yani Washington’da üc saç ayağında, Beyaz Saray, Kongre, Anayasa Mahkemesi dengesinde, eli güçlüydü şimdiye kadar.

Şu ana kadar Beyaz Saray ile doğrudan çatışmalardan kaçınmış 6’ya 3 muhafazakâr çoğunluklu bir yüksek mahkeme var karşımızda…

Mahkeme Trump’in, federal karara lokal mahkemelerin karar veremeyeceği konusunda destek vermekte usul olarak haklıydı.

Ancak esas olarak bu konuda Trump’ın argümanının kazanması zor görünüyor.

Doğuştan vatandaşlık, uzun süredir 14. Anayasa Değişiklik maddesi kapsamında zorunlu kabul ediliyor.

Anayasa “ABD’de doğan veya vatandaşlığa alınan ve bu yargı yetkisine tabi olan herkes, ABD vatandaşıdır” demekte.

Bu ifade, İç Savaş sonrası, özgürleştirilen siyah kölelerin ve çocuklarının vatandaş olarak tanınmasını sağlamak için eklenmişti.

Her ideolojik eğilimden hukukçular bu ifadenin açık olduğu konusunda genel bir görüş birliği taşımakta; tek istisnalar, yabancı diplomatların çocukları, işgalci düşman güçler ve bazı Yerli Amerikan kabilelerine mensup kişiler. O kabilelerin de baska sinirleri kendi imtiyazlı hakları var.

Ancak Trump, göçmen karşıtı aktivistlerin daha önce uç bir teori olarak savunduğu yaklaşımı benimseyerek bu tarihi yorum anlayışını değiştirmeye çalışıyor.

ABD ULUSAL GÜVENLİK STRATEJİSİ

Trump yönetimi, 30 sayfalık Ulusal Güvenlik Stratejisi belgesini yayımladı. Bu belge ABD dış politika doktrininden keskin şekilde ayrıldığı şeklinde okundu.

Belge, geleneksel Avrupalı müttefikleri Çin gibi rakiplerden daha sert eleştiriyor;

Belge Avrupa’yı; zayıflamış, AB’ye aşırı bağımlı, göçle tehdit altında ve güvenilmez bir ortak olma riski taşıyan bir kıta olarak tanımlıyor.

Analistler, bu stratejinin Washington’ın Avrupa’dan çekilmek yerine onu daha milliyetçi, Trump çizgisinde yeniden şekillendirmek istediğini gösterdiğini söylüyor.

Belge, Çin ile ideolojik gerilimi de yumuşatıyor; Pekin’in ABD için birincil tehdit olduğu yönündeki önceki söylemleri geri plana itiyor.

Bunun yerine, “Önce Amerika” yaklaşımıyla Amerika kıtasını ABD dış politikasının merkezi ilan ediyor.

New York Times’ın haberine göre belge, ABD’nin küresel çıkarlarını daha dar ve kâr odaklı terimlerle yeniden çerçeveliyor.

Latin Amerika ülkelerinin ABD şirketlerine ihalesiz sözleşmeler vermesi gerektiği, Tayvan’ın önemi yarı iletkenler ve deniz yollarına dayandırılıyor,

ve Körfez monarşilerine yönelik eleştirilerin durdurulması gerektiği belirtiliyor.

Belge, demokrasiyi teşvikten uzaklaşıp otoriter devletlerle ortaklığa dayalı ilişkilere yönelen bir değişimi işaret ediyor.

Genel olarak strateji, ABD gücünün ekonomik çıkarları ilerletmek, göçü azaltmak ve müttefiklerden, özellikle NATO üyelerinden, daha fazla savunma harcaması talep etmek için kullanılacağını gösteriyor.

Türkiye ise F-16’da fiyat pazarlığını sürdürmekte.

ABD küresel özgürlüğün savunucusu olarak geleneksel duruşunu terk ediyor.

Bu hep böyleydi eylemde ama şimdi söylemde de böyle.

TRUMP FIFA ÖDÜLÜ

FIFA Başkanı Gianni Infantino, Cuma günü Washington DC’de düzenlenen 2026 Dünya Kupası kura çekimi sırasında yakın dostu başkan Donald Trump’a ilk FIFA Barış Ödülü’nü verdi…

Kennedy Center’daki gösterinin yaklaşık 30. dakikasında, kura çekimi başlamadan önce Infantino Trump’a altın bir kupa, altın bir madalya ve bir sertifika vererek şunları söyledi:

“Bu senin ödülün. Bu senin barış ödülün.”

Sürecin şeffaf olmayışı ve Infantino’nun Trump ile yakın ilişkisi eleştiriliyor.

Pek çok kişiyi bu ödülün Trump’ın Nobel Barış Ödülü’nü alamamasının ardından bir teselli ödülü olarak yaratıldığına emin.

“Trump barış ödülünü hak etmiyor, FIFA’nın sahte olanını bile. Trump sadece kendi zihninde bir barış şampiyonu; saygın hiçbir kuruluş onu böyle onurlandırmaz,” diye yazanlar da var.

Bu hafta Afrika başkanları Beyaz Saraydaydı. Trump’ın barış getirdiği bir bölge Afrika, bir diğeri Kamboçya.

Ancak sahada barışın tutmadığı iddia edilmekte. Gazze ve Ukrayna’da ise süreçler belirsizliğini koruyor.

KARAYİP TEKNE VURULMASI SAVAŞ SUÇU MU? VENEZUELA VE HEGSETH

2 Eylül’de Karayiplerde bir gemiye yönelik yürütülen ABD operasyonuna ait yeni ortaya çıkan askeri görüntüler, alabora olmuş teknelerine tutunan iki kişinin yaklaşık bir saat boyunca hayatta kalmaya çalıştığını, tekneyi çevirmeye uğraştığını ve üzerlerinden geçen ABD uçağına el salladığını, ardından Koramiral Frank “Mitch” Bradley’nin emriyle düzenlenen ikinci saldırıda öldürüldüğünü gösteriyor…

Saldırı, Venezuela ile Trinidad ve Tobago arasında uluslararası sularda gerçekleşti.

Bradley, Fort Bragg’da görüntüleri canlı izlerken, hasarlı teknenin savaş hukuku kapsamında korunan bir “gemi enkazı” sayılıp sayılmadığını öğrenmek için hukuk danışmanına sormuş…

“Enkaz” niteliği taşımadığı sonucuna varınca üç Griffin füzesi kullanılmasını onayladı ve bu ikinci saldırı, silahsız ve kısmen çıplak iki hayatta kalan kişiyi öldürdü.

Demokratlar görüntülerin olası bir savaş suçuna işaret ettiğini söylüyor; çünkü adamlar silahsız, iletişim ekipmanından yoksun ve mahsur kalmış görünüyordu.

Trump yönetiminden bazı yetkililer ve bazı Cumhuriyetçiler ise saldırıyı savunuyor; adamların uyuşturucu misyonunu tamamlamaya çalışabileceğini veya kurtarma ekiplerine tehdit oluşturabileceğini öne sürüyorlar.

Ancak bir dron bölgedeki başka tekne olmadigini tespit etmis. Ya da olduğunu tespit edememiş.

Trump, görüntülerin tam ve düzenlenmemiş hâlinin yayımlanmasını desteklediğini ve Pentagon ile Beyaz Saray’ın zamanlamayı görüştüğünü söyledi.

İlk saldırıdan bu yana, ABD görev alanını Karayipler ve Doğu Pasifik’e genişletti.

20 şüpheli uyuşturucu teknesi batırıldı ve en az 87 kişi öldürüldü.

Her ne kadar ikinci saldırıyı Koramiral Bradley emretmiş olsa da Pentagon, siyasi ve stratejik sorumluluğun komuta zincirinde daha yukarıda olduğunu vurguluyor…

Pentagon basın brifinginde Sözcü Kingsley Wilson, operasyonun Başkan Trump ve Savunma Bakanı Pete Hegseth tarafından belirlenen yetkiler ve kurallar kapsamında yürütüldüğünü söyledi.

Salı günkü kabine toplantısında Hegseth, 2 Eylül saldırısındaki rolüne değindi. İkinci saldiriyi dışlayarak topu amirale atti.

Ancak bir yetkili, Washington Post’a Hegseth’in emrinin “herkesi öldürmek” olduğunu söyledi.

Bu da ikinci saldırının gerçekleşmesine ve iki hayatta kalanın insanın öldürülmesine yol açtı.

Ayrıca Perşembe yayımlanan bir raporda, Hegseth’in bu bahardaki mesaj uygulaması “Signalgate” olayındaki eylemlerinin “operasyonel güvenlik için risk oluşturduğu” belirtildi.

HEPATİT B AŞISI

ABD’de artık hepatit b asisi dogumdan sonra tavsiye edilen aşılar arasinda olmayacak.

Aşı danışmanları, tüm çocuklara doğumda hepatit B aşısı yapılmasına yönelik uzun süredir devam eden tavsiyeyi kaldırdı.

Bu, Robert F. Kennedy için bir zafer; ancak halk sağlığı uzmanları için onlarca yıllık kazanımların geri dönebileceği yönünde büyük bir endişe kaynağı.

NETFLIX – WARNER BROS

Netflix–Warner Brothers anlaşması rekabet soruşturmasıyla karşı karşıya kalabilir.

Netflix’in Warner Bros. Discovery için verdiği 72 milyar dolarlık teklif, HBO Max’in ve birçok içerik hakkının tek elde toplanmasının; tüketici seçeneklerini azaltacağı ve Netflix’e aşırı pazar gücü sağlayacağı gerekçesiyle Cumhuriyetçilerden eleştiri aldı.

RENDELENMİŞ PEYNİRDE METAL KAYNAKLI GERİ ÇAĞIRMA

Great Lakes Cheese Co., isimli peynir firması 31 eyalette satılan, birçok mağaza markası altında bulunan rendelenmiş peynirleri, metal parçaları içerebileceği için geri çağırdı.

Bu geri çağırma, geçici veya tıbben tersine çevrilebilir sağlık sorunlarına yol açabilen “Sınıf II” kategorisinde.

Target, Walmart ve Aldi gibi mağazalarda satılan çeşitli marka adları altındaki rendelenmiş peynirler, metal parçası içerebileceği için geri çağrıldı.

Geri çağırma, Ohio merkezli Great Lakes Cheese Co. tarafından 3 Ekim’de başlatıldı ve FDA’nin 1 Aralık’ta güncellediği rapora göre hâlen devam ediyor.

Etkilenen tüm ürünler raflardan kaldırıldı ve yenileriyle değiştirildi.