Mehmet Yılmaz tanıdığı Mrs. Playmen’i anlattı

Gazete Oksijen’de yayımlanan yazıda Mehmet Y. Yılmaz “Signora Tattilo ekrandakinden daha sertti, İtalya’da çalışmak ise rüya gibiydi…” ifadelerini kullanıyor.

1985 yılının Haziran ayında Şarköy’de tatil yaparken aldığı bir telefon üzerine yaşadıklarını anlatan Mehmet Y. Yılmaz, o günler hakkında şu notları düşüyor:

Kurthan (Fişek) Hocamla tatili yarıda kesip Cağaloğlu’ndaki Hürgün binasında küçük bir odaya sığıştık.

Hürriyet’in o tarihteki patronu Erol Simavi’nin oğlu Sedat Simavi, dergi yayıncılığını geliştirmek istiyordu.

O günlerde Playboy’un da Ali Karacan tarafından Türkiye’de yayınlanacağına ilişkin dedikodular Babıali’de popülerdi.

Sedat Simavi ile bu dedikoduyu konuşurken o yıllarda Hürriyet’in Roma Muhabiri olan Mehmet Demirel’den bir öneri geldi: Roma’da Playmen diye bir dergi var, biz de onu alalım!

Derginin yayıncısı Tattilo Editrice ile ilk teması Mehmet Demirel kurdu. Anlaşma aşamasına gelindiğinde Doğan Hızlan ile Roma’ya uçtuk.

Doğan Bey ile Roma’ya gitmek, sıradan bir yolculuk olamazdı, olmadı da!

Anlaşma imzalanana kadar geçen bir haftada Roma’da gitmediğimiz sergi, dinlemediğimiz konser ve satın almadığımız plak kalmadı. Meşhur plak mağazası Ricordi’de ciddi bir servet bıraktık.

Tattilo Editrice’nin, Roma’nın kenar semtlerinden birindeki oldukça büyük bir villada olan merkezinde son imzaları attıktan sonra yayınevinin genel müdürü Signora Bruna Reali “Adelina akşam evine yemeğe bekliyor” dedi.

Tıpkı dizideki gibi Roma’nın yedi tepesinden birinde muazzam manzaralı bir apartman dairesine gittik.

Yanlış hatırlamıyorsam üç katlı binanın en üst katındaki dairenin geniş yemek salonunda, uzun bir masada derginin yayın müdürü, genel müdürü ve birkaç İtalyan arkadaşı ile Doğan Hızlan, Mehmet Demirel ve bendeniz cennet kuşu bir masanın etrafına dizildik.

Gerçek bir yemek orjisiydi, masadan kalkarken ceketimin düğmeleri patlayacak diye endişe etmedim de değil.

Derginin genel yayın yönetmenliğini yürüttüğüm süre içinde Adelina Tattilo ile üç ya da dört kere daha bir araya geldim.

Dergi yayınlanırken ayda bir kez üç-dört günlüğüne Roma’ya gittiğini belirten Yılmaz, bir sonraki sayının fotoğraflarını seçtiğini de anlatıyor. İşe saat 10 gibi gittiğini, saat 13.00-13.30 gibi yemeğe çıkıldığını, yemekten ancak 17.00 gibi geri dönüldüğünü yazıyor.

Yılmaz yazısına şöyle devam ediyor:

Sonrası ağır bir mesaiydi: Akşam nereye gidiyoruz, nerde yiyeceğiz, hangi kulüpte içeceğiz gibi önemli konular öğlen yemeği sonrasındaki toplantılarda karara bağlanırdı.

Dizide anlatıldığı gibi Playmen’i diğer benzerlerinden ayıran en önemli şey erotizm anlayışındaki farktı.

Adelina Tattilo’nun Playmen’i, kadın özgürlüğünün ve kadının kendi bedeninin tek sahibi olduğunun altının kalın kalemle çizildiği bir dergiydi.

Adelina Tattilo

Derginin logosu bir P harfiydi ve o P harfi, kırmızı bir stiletto giyiyordu.

Adelina Tattilo’nun ayağında da gördüğüm türden bir kırmızı stiletto.

Türkiye’nin önemli çizerleri, yazarları, muhabirleri Playmen için yazdılar, çizdiler.

İlk sayıları ise baştan sona Kurthan Hocam ile ikimiz yazdık.

Hocam “yarının işini bugünden yap” derdi ki yarın tamamen boş kalsın, Boğaz’da bir lokantaya yayılalım diye!”

Yılmaz, Türk Playmen’i, “Turgut Özal’ın Adalet Bakanı Oltan Sungurlu’nun zorlamasıyla gündeme gelen Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu çıkana kadar” yönettiğini belirtiyor.