KÜLTÜR ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, “Ayasofya’da atılan her adımı sadece bir restorasyon çalışması olarak görmek yanlış olacaktır. Bu çalışmalar aynı zamanda mühendislik, sanat ve bilimin buluştuğu büyük bir koruma seferberliğidir” dedi. Bakan Ersoy, restorasyon çalışmalarında özgün zeminin de titizlikle korunduğunu söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen ‘Zamanın İzleri Vakıf Medeniyeti Fotoğraf Yarışması Ödül Töreni’nde konuştu. Bakan Ersoy, vakıf medeniyetinin tüm insanlığa gerçek zenginliğin mal biriktirmekle değil paylaşmakla mümkün olabileceğini gösterdiğini vurgulayarak, “Hayatı güzelleştirmenin, iyiliği yaygınlaştırmanın, mutluluğu çoğaltmanın bir gereği olarak bugün bize düşen görev bu köklü mirası yaşatmak ve en güçlü şekilde geleceğe taşımaktır. Bu nedenle vakıf medeniyetini konu alan bir fotoğraf yarışmasının düzenlenmesinin, bu medeniyetin izlerinin fotoğraf makinesi ile kayıt altına alınmasının çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Bu yarışmaya katılan her bir fotoğraf, bizlere medeniyetimizin inceliğinin ve ustalığının ne kadar farklı açılardan da görülebileceğini hatırlatmış oldu. Bu açıdan İzzet Keribar, Coşkun Aral, Merih Akoğul, Cengiz Karlıova ve Ali Can Atay gibi çok kıymetli isimlerden oluşan jüri üyelerimizin de işlerinin ne kadar zor olabileceğini tahmin edebiliyorum. İnsanı ve iyiliği merkeze alan bir medeniyeti estetik bir şekilde anlatma gayreti içerisinde olan eserler arasında tercihte bulunmak hiç şüphesiz çok kolay olmamıştır” diye konuştu.
‘BÜYÜK BİR KORUMA SEFERBERLİĞİ’
Bakan Ersoy, Kültür ve Turizm Bakanlığı olarak vakıf medeniyetini güçlendirmeyi ve bu medeniyeti anlatmayı sürdüreceklerini, ecdat yadigarı vakıfları, vakıf eserlerini gelecek nesillere en doğru ve en sağlam şekilde aktarmak için çalışmaları sürdüreceklerini bildirdi. Bakan Ersoy, bu çalışmalar içinde restorasyon faaliyetlerinin, yeniden ihya çalışmalarının oldukça önemli olduğuna işaret ederek, “Başta deprem bölgesi olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında vakıf eserlerimizi geleceğe taşıyacak adımlar atıyoruz. Bu çalışmalarımız arasında en önemlilerinden birini de yaklaşık 1500 yaşında olan, 3 kere yıkıma uğrayıp yeniden ayağa kalkan Ayasofya-i Kebir Camisi’nin gelecek nesillere emanet edilmesi için yürütüyoruz. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’n Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlı duruşu, güçlü iradesi ve öncülüğü sayesinde ibadete açılmasının bu yıl 5’inci yıl dönümünü geride bıraktık. Bize düşen UNESCO listesinde yer alan bu mirası gelecek nesillere aktarmak için gerekenleri yapmaktır. Mimar Sinan’dan bu yana Ayasofya’da gerçekleştirilen en kapsamlı ve en geniş çaplı restorasyon sürecini başlattık. Külliyenin her noktasında çalışmalar yaptık, yapmaya da devam ediyoruz. Ayasofya’da atılan her adımı sadece bir restorasyon çalışması olarak görmek yanlış olacaktır. Bu çalışmalar aynı zamanda mühendislik, sanat ve bilimin buluştuğu büyük bir koruma seferberliğidir” dedi.
‘DEPREME DİRENÇLİ HALE GETİRECEĞİZ’
Bakan Ersoy, bu nedenle alanında uzman akademisyenler önderliğinde çalıştıklarını, bilim heyetinde Prof. Dr. Can Binan, Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın, Prof. Dr. Ahmet Güleç, Prof. Dr. Hasan Fırat Diker, Doç. Dr. Mehmet Selim Ökten gibi kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerin yer aldığını belirtti. Bakan Ersoy, Bilim Kurulunun kararları ve Koruma Kurulunun onayının ardından Ayasofya’da çalışmaları koruma, onarım ve güçlendirme olmak üzere 3 başlıkta ele aldıklarını ifade ederek, “İlk aşamanın ardından 2023 yılında 2’nci aşama çalışmalar için harekete geçtik. 2’nci aşamada önceliğimiz deprem güçlendirme faaliyetleri oldu. Deprem hayatımızın bir gerçeği, depreme hazırlıklı olmalıyız, en çok da 1500 yıllık Ayasofya ve diğer kültürel mirasımızı depreme karşı dirençli hale getirmek bizim için hayati öneme sahip. Bu kapsamda Beyazıt Minaresi ve dış cephede titiz bir çalışma yürütüyoruz. Ana kubbede ise oldukça geniş çaplı bir çalışma yürütülüyor. Deprem güçlendirme faaliyetleri doğrultusunda, kubbenin dış yüzeyindeki tüm kurşun kaplama yenileniyor. Aynı anda iç yüzeyde de mozaiklerin zarar görmemesi için kubbe üzerine çelik konstrüksiyon ve koruyucu brandadan geçici bir örtü sistemi yapılıyor. Bu örtü sistemi için 43,5 metre yüksekliğinde çelik platform sistemi inşa edildi. Her adımı bilim insanlarının önderliğinde atıyor, oldukça hassas bir süreç yönetiyoruz. Bahsettiğim bu çelik konstrüksiyonun imalat süreci de bunun güzel bir örneği” ifadelerini kullandı.
‘ZEMİN TAMAMEN KORUNMUŞ OLDU’
Bakan Ersoy, binlerce yıllık bu yapının zarar görmemesi için yaklaşık 1 yıllık hazırlık süreci sonrasında harekete geçtiklerini vurgulayarak, “Oluşabilecek tüm sabit ve hareketli yüklerin statik hesapları zeminlerde yükleme testi, zemin sınıfı testi ve jeoradar taramaları yapıldı. Bu analizler bize, Ayasofya’nın metrekare başına taşıma gücünün maksimum 25 ton olduğunu ortaya koydu. Bilim kurulumuz, Ayasofya zeminine 30 ton yükü taşıyacak ve zemine baskı uygulamayacak bir plan hazırladı ve hayata geçirdi, restorasyonda kullanılacak tüm araçlar da bu hesaplamalara göre belirlendi. Ayasofya’nın özgün zemininin zarar görmemesi için sırasıyla buhar geçişine izin veren örtü, keçe, kum, 18 mm kontra, 10×10 cm ahşap karkas, karkaslar arasına xps levha, karkaslar üzerine sesi önleyen şilte, en üst katmana da baklava sac uygulanarak zemin tamamen korunmuş oldu. Bu titiz ama belki de Ayasofya’nın Mimar Sinan sonrasındaki en kapsamlı restorasyon çalışmasını, Ayasofya’yı ibadete kapatmadan yapıyoruz. Çalışma arkadaşlarımız yatsı namazı sonrasında başladıkları çalışmalarını sabah namazına kadar kesintisiz sürdürüyor ve Ayasofya’nın ibadete açık kalmasını sağlıyoruz” dedi.
‘KADİM HAFIZAMIZIN ÇAĞDAŞ YORUMU’
Vakıflar Genel Müdürü Sinan Aksu ise “Bugün vakıf kültürünü fotoğraf aracılığıyla yeniden okumamıza vesile olan bu yarışmayı gerçekleştirmek, bizler için sıradan bir etkinlik değil; kadim hafızamızın çağdaş bir yorumu niteliğindedir. Bu yıl yarışmamıza ülkemizin dört bir yanından Azerbaycan, Kıbrıs ve Balkanlar gibi kardeş coğrafyalardan gelen 2 bini aşkın fotoğraf, vakıf kültürünün yalnızca Anadolu’ya değil, gönül coğrafyamıza da sirayet eden evrensel bir değer olduğunu bir kez daha göstermiştir. Her bir başvuru, vakıf medeniyetinin taşta, ahşapta, sokakta, insanda ve şehirlerimizde yaşayan izlerini büyük bir duyarlılıkla yansıtmaktadır” diye konuştu.
ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU
Konuşmaların ardından dereceye giren fotoğraflar ödüllendirildi. ‘Dijital Renkli ve Siyah Beyaz’ ile ‘Mobil Fotoğrafçılık’ kategorisi olmak üzere 2 alanda düzenlenen yarışmaya 2 bin 547 fotoğrafla başvuru yapıldı. ‘Dijital Fotoğrafçılık’ kategorisinde Fatih Sultan Mehmet Han 1’incilik ödülünü ‘Sarayda ilk ışık’ fotoğrafıyla Mehmet Şah Deniz, Mimar Sinan 2’ncilik ödülü ‘Köprü’ fotoğrafıyla Volkan Karagülleoğlu, Bezmialem Valide Sultan 3’üncülük ödülünü ise ‘Eyüp’te akşam’ fotoğrafıyla İsmail Tütün aldı. ‘Mobil Fotoğrafçılık’ kategorisinde Fahrettin Paşa özel ödülü, ‘Tarih ve insan’ fotoğrafıyla Ahmet Turan Kural’a, İzzet Keribar özel ödülü ‘Hasan Adil Bey çeşmesi’ fotoğrafıyla Mürsel Tahtacı’ya, Coşkun Aral özel ödülü de ‘Gölgeleyen yansıyan dua’ fotoğrafıyla Hasan Karakaş’a verildi.